20 Ekim 2013 Pazar

This is the End

Birkaç hafta önce Bisiklet Film Festivali'nde izlediğim bir kısa filmden sonra yanımdakinin kulağına eğilip, ukalaca, "inanamıyorum, bizim lisede -daha iyisini çekebiliriz- diye beğenmediğimiz filmi çekmişler" demiştim. Lisedeki kısa film hevesimiz sırasında, etrafımızdakilerle espri konusuydu her lise filminin susturulan çalar saat ile başlayıp, aslında bunlar rüyaydı süprizi ile bitiyor olması. Harcanan paraya (belli ki şu pahalı fotoğraf makinalarından biri ile çekilmişti film ve bir dolu görsel efekte sahipti) ve emeğe rağmen bana senaryosu 15 dakikada yazılmış gibi gelmişti. Hatta gözümün önünde, "bence biz de bir film çekebiliriz" ile başlayıp, "kağıt kalemi olan var mı" sorusuyla devam eden arkadaş-toplantısı-sırasında-ortaya-film-çıkarma sahnesi belirmişti.

Bahsi geçen filmin adını, hele ki yönetmenini hatırlamak için biraz araştırma yapmam lazım. Ancak bu bilgilerden yoksun halimle bile, üç uzun cümleli bir paragrafta anlatacak kadar fikrim var; hep 'arkadaş toplantısında yapılmış' fikri ile hatırlayacağım filmi. Bunların This is the End ile ilgisini ise belki yazının sonunda söylemeliyim ama başlangıcım olsun: This is the End de her haliyle arkadaş toplantısında yapılmış bir film görüntüsünü veriyor. Ancak bu sefer bu bir övgü!


xthis-is-the-end-james-franco-poster-pagespeed-ic-4ivspr89zn  thisistheendcharacter1  -This-Is-The-End-Character-Posters-movies-34593841-486-720
this-is-the-end-movie  this-is-the-end_poster5-jay-baruchel  this_is_the_end_ver4

This is the End'in bir son dönem Amerikan Absürt Sinema örneği olduğunu söylemek çok da zor değil. Bunun en basit kanıtı, hikayesini en iyi anlatan kelimenin saçma olması. Filmin en sert kalkanı ise bu saçmalığın sınırlarını bilinçli ve  tutarlı bir şekilde zorlaması.

Karşımızda saçma olmak için saçma yapılmış bir film var. Bu saçmalığı da Sharknado serisindeki sululuk ile değil, ekibin elinden çıkan (filmde de birden çok kez anılan) bir diğer film, Pineapple Express'deki sağlam duruş ile açıklamak gerekir. Zira Pineapple Express'de kurgusal hikayeye yedirilmiş, This is the End'de ise her oyuncunun kendini oynaması ile verilmiş olan "biz bir grup serseriyiz ve bunlar da espri anlayışımız" hali aslında bir benzetme. Kamera önü ve arkasındaki isimler gerçekten de serseri olsalar da, hikayelerdeki saçmalıkların film yaratma, sanatçı olma, sanat yapma ve sunma, ünlü olma, popüler kültür, en çok da Hollywood sineması özelliklerine sahip olma ve klişelerinden kaçamama gibi bir dolu göndermesi var; Saçma-abartılı halleri de bu göndermeleri komik bir şekilde yapma tercihinden geliyor.

Bu açıdan bakıldığında, filmdeki her bir sonraki sahnenin tahmin edilebilirliği bile bir duruşa sahip. Aynı şekilde, hikayenin iyi ile kötü sınırları ile oynar gibi yapıp aslında klişelerden kaçmaması (afaroz edilen kötünün daha da kötü olarak kendi gibileri etrafında toplaması, filmin başında sadece adı geçen ve güzelliği temsil eden yabancının bu kötüye 'yar' olması süprizi, iyilik edersen iyilik bulursun süpriz sonu ve bu farkındalık karşısında karakterlerin acemiliği vb) da bir Hollywood popüler filmleri göndermesi. Metasinemaya göz kırpan, her oyuncunun filmde kendini oynaması durumu ve bu durumun getirdiği 'Hollywood oyuncusu olmak' göndermeleri (tüm aşağılamaları ile) de aynı resmi tamamlamakta.


Notlar:
  1. This is the End, metasinema fikri ile de dalga geçmekte. Kendilerini oynayan ancak aslında - muhtemelen - gerçeği yansıtmayan sahnelerde yer alan oyuncular, kendi kendilerini aşağıladıklarında ya da aşağılanmalarına izin verdiklerinde, sadece içlerinde oldukları 'egolu oyuncular' dünyasına selam çakmıyor, aynı zamanda gerçekliklerini istedikleri gibi gösterme şansını veren bu filmin içinde ve bu şansa rağmen, daha da dibe batma komikliğini yaparak metasinemanın yüzüne yüzüne gülüyorlar.
  2. This is the End belki de bu bir tesadüftür dedittirecek naiflikte bir erkek filmi (erkeklik hakkında bir film). Bahsettiğim naifliği belki de en iyi anlatan sahne, başrollerin, 6 erkeğin kaldığı evde uyumak zorunda kalan kadının ona tecavüz edileceği ihtimalini düşünebileceğini düşündükleri için birbirlerini suçladıkları sahne. Tesadüf fikrimi destekleyen ise bu enfes sahnenin kapanışının oldukça komik bir şekilde erkeklere saldıran kadın ile olması. Ya da kimbilir, belki de bu bir tesadüf değildir de, erkeklik hakkındaki aforizmalar filmin saçma olma derdine yenik düşmüşlerdir...
  3. Son minvalde, söz konusu 'bilinçli saçmalık' durumu, bir garip kapitalizm eleştirisine de yol açıyor: Her zaman yaptığımız şeyi yapıyoruz (evde ot içip film senaryoları konuşuyoruz), sonra -muhtemelen- yaratmayı planladığımız sanat ürünlerinin nasıl da klişelerle dolu olduğuna gülüyoruz, ama yine de yaratıyoruz. Yani 'Sistemin (traji)komikliğinden bahseden sistem ürünleri yaratıyoruz' ya da 'gülüyoruz ağlanacak halimize'.