Bir Kadının Anatomisi, ismi itibariyle, kadın
bakış açısı yorumlarından fazlasını vaat eden bir film. İster istemez,
hikayeden beklentimiz büyük; bir kadını oluşturan bütün parçalardan bahsedecek
bu hikaye bize. Fakat, Bir Kadının
Anatomisi, farklı bir yol çiziyor ve bütün hikayeyi, kadına göre konumlanan
erkekler üzerinden anlatıyor. Anatomi, sadece vücudu incelediğinden, ruhu
dışarıda bırakıyoruz ve eşten, ilişkilerden bahsediyoruz kadını tanımlarken.
Hikayede, çok sevdiği
kocasını, tam da aralarında sorunlar başladığında kaybeden ‘kadın’ (çünkü
filmde hiçbir karakterin ismini bilmiyoruz) birbirlerinin yokluğunu, ya da
sadece kendi yalnızlığını telafi eden erkekleri hayatına sokmaya başlıyor.
Ruhun incelenmesini es geçtiğimizden, bir kadının neden hayatında devamlı bir
ilişkiye/eşe ihtiyaç duyduğunun cevabını alamıyoruz. Ancak yanlış kararlar bile
olsa, karşısına çıkan farklı farklı erkekleri hayatına almaya devam ediyor
kadın; belki öyle olması gerektiğinden, belki de maddi durumunun iyiliğine, ayakları
yere basan bir kadın olmasına rağmen hayatında bir ‘kocaya’ ihtiyaç
duyduğundan.
Filmdeki kadının portresi,
hikayeyi geliştiren adımlar açısından çok önemli. Karşımızda, kariyerinde
başarılı, elinden kırmızı şarabını düşürmeyen, klasik müziği tercih eden, ses
yükseltmeyi asla medeni bulmayan, “buna hakkın yok, bu hiç kibar değil, medeni
olmalıyız” gibi cümleleri dilinden düşürmeyen, ve de erkekler tarafından devamlı
arzulanan bir kadın var. Yaptığı seçimleri kumar oynamaya benzetme lüksü olan
bu kadının varlığını baştan kabul etmeliyiz; o, erkeklerin suya sabuna
dokunmayan bir melek mertebesine yükselttiği saf kız değil; başını alıp gitme
lüksü olan bir kadın ve erkek de onu memnun etmek zorunda. Bir Kadının Anatomisi, böylece, seçimini, maddi, ailevi ve bunun
gibi sebeplerden dolayı, ‘kalmaktan’ başka çaresi olmayan kadından yana değil ,90’lı
yılların, güçlenen, maddi sorunları olmayan, modern hayatta söz sahibi kadınını
anlatma yönünde yapıyor. Hikaye de, bu kadına göre konumlanmış ve hepsi bir protatip
haline getirilmiş erkeklerin hikayesine dönüşüyor.
‘Emekçi bir ailede doğdum
ama kendimi asilzade gibi hissediyorum’ sözünün sahibi, sınıf atlama çabasında;
kadını memnun etme, onun gözünde yükselme ısrarıyla evliliğini boğan kocadan
sonra; bir kasabada inşaat mühendisliği yapan erkek yerine, klasik müzik
bestecisi erkeğin seçilmesi, filmin genel dokusu içinde çok manidar. Açık açık
dile getirilmese de, kardeşler, arkadaşlar tarafından belli ediliyor ki; kadının
belli bir hayat standartı var ve bunu korumak çok önemli. Film, hikaye boyunca,
bu ‘küçük burjuva’ hallerini, göze sokuyor. İzlediklerimiz, zaman zaman ‘taşra
usulü eğlenmeyi’ seçen, inşaat mühendisliği yerine, endüstri mühendisliği veya
dekorasyon mesleklerine sahip, çay değil şarap içen, konuşmalarında ‘formasyon,
konsantrasyon’ gibi kelimeleri kullanan, evine yağlı boya tablo asan –ama yatay
mı dikey mi durması gerektiğini bilmeyen- insanlar. Bu netliğe rağmen, film,
kadın erkek ilişkisi içindeki, hayat standartı beklentisinin getirdiği
çatışmayı suya sabuna dokunmadan veriyor. Ne kadını suçlayabiliyoruz,
yaşamından beklentileri için, ne de erkeği, ‘ilkelliği’, ‘kıskançlığı’ için.
Önümüzde, sadece bir kadın var, ve sadece onun seçimleri. Bundan ötesi anlatılmamış
adeta. Erkeklerin hepsi, onun karşısında tanımlıyor kendilerini. Filmin, hikaye
son bulurken, bütün çatışmalara verebileceği tek cevap, ayrı dünyaların insanı
olmak belki de; ruhu tanımlamadan, ilişki içinde olabilmek çerçevesinde.
Bir Kadının Anatomisi, protatip insanlarına rağmen, aklı meşgul
edecek sahnelere ve hikayesini sembollere dayandırmadan, herşeyin tüm
karakterler tarafından açık açık söylendiği bir anlatıma sahip. Bu anlatım,
dolu dolu olay örgüsüne sadelik ve gerçeklik katmakta. Belli insan tiplerini
kendine karakter seçen film, bu insanları, kadrosundaki önemli oyuncuların da
yardımıyla, tek atımlık sahnelerle, en sade ve anlaşılır biçimde anlatıyor. Oyunculuğunu,
aşırılıklara boğmadan, tüm yalınlığı ile sergileyen ve karakterini tam bir uyum
içinde canlandıran Hülya Avşar’a da hakkını vermek gerek. Birçok ünlü ismi de
barındıran film, Avşar’ın filmografisinde kesinlikle önemli bir yere sahip.