23 Eylül 2009 Çarşamba

Devrim Arabaları


Hep yarım kalan cümleler bunlar. Yapabilirliğinin üzerini çizen, hala kendi dününe inanılmaz bakabilen cümleler. Birşeyler bizi tutuyormuş gibi, sanki bir bıraksalar otomobil uçar gider gibi, bütün olanlar rüya gibi, ve sanki bütün saatler durup da bizi bekliyormuş da, sarsılıp, kendine gelmeye daha vakit varmış gibi.
Bilinmedik ne kadar hikaye var, hala, hemen şuracıkta; kurulmuş da üstü karalanmış ne kadar cümle var. Her duyulandan, her okunundan sonra, nasıl olurlarla şaşıran bir de 'izleyici' var. Nasıl olmuş da bu kadar yarım kalmış bu cümleler? Nasıl olmuş da bu kadar yanlış yazılmış bu cümleler? Ve, hala, nasıl oluyor da bu kadar sessiz bütün sesler?
Aynı hikaye,aslında; yılın sadece bir günü sokağa dökülen ayaksesleri, bütün girişler kapanana kadar, yan yollara sapan ama sesini çıkarmayan internet adresleri, aynı hikaye, aynı haberleri izleyenler ve aynı gazeteleri okuyanlar ve aynı hikaye, hep dönüp dolaşıp başa dönen bu hikaye. Hepsi aynı hikaye, aynı sessiz sesler.
Ve hep bir cevap var, cevabını bir türlü kafamızın almadığı sorulara;
"zaten adı devrim olan bir arabayı sokakta gezdirmezlerdi"

Hiç yorum yok: