17 Şubat 2009 Salı

Le Voyage du Ballon Rouge

Bütün Fransa böyle midir? Bütün insanların hüznünde bile şıklık mı vardır? Bütün çocuklar böyle sakin midir; büyüklerin telaşına şaşırır ve sorulmadıkça cevap vermezler?..

Nasıl bana kırmızı balonun avrupai yolculuğunu Tayvanlı biri anlatıyorsa, Simon ve Suzanne'in fransız hikayesine de Çinli bir kız tanık oluyor;
Onun adı Song Fong ama siz ona Song diyebilirsiniz..
Song'u tanımıyoruz, hikayede bir izinin olduğunu da söyleyemeyiz; O sadece elinde kamerası olan biri. Çok soru sormuyor, sadece Simon'un kısa geçmişine dair romantik kısa sahneler veriyor bize. Olan biteni anlamamıza yetmeyebiliyorlar ama bütün anılar çok sinematografik..
Bu filmde, aslında, başı sonu belli bir hikaye, hatta bir olay örgüsü bile yok. Bir yaşamın, bir kesiti. Hergünün bir hikayesi. Tanımadığı bir eve dahil oluyor Song, yönetmen bir ailenin evine kamerasıyla kuruluveriyor ya da kırmızı bir balon, yolculuğu sırasında bir pencere önünde duruyor. Fakat bütün bunlar olurken hayat devam ediyor ve hayat devam ederken herkesi durdurup geçmiş hakkında bilgi alamaz, ya da gelecekte ne olacağını tahmin edemez; sadece gördüklerinizde insanları tanıyabilir ve misafirlik süreniz bitince de, sessizce gidersiniz..
Kırmızı Balonun Yolculuğu'nun başarısı, bu sessizlikten başarılı bir seyirlik çıkarması.
Çünkü, eğer görmek isterseniz, heryerde bir hikaye var; kırmızı bir balon heryere uçabilir ve her pencerenin ardı, aslında bir hikayedir.

Hiç yorum yok: