17 Şubat 2009 Salı

Trois couleurs: Bleu


Biriyle, birileriyle kalbini öyle doldurursun ki; senden gittiklerinde, hayat durur.
Öyle doludur ki kalbin onunla, yokluğu kalbini durdurur. Ve eğer bu gerçekle, bu gerçeğe rağmen, kendini öldüremiyorsan, yapacak tek şey kalbini bomboş bırakmaktır.
Eğer içeri almazsan kimseyi, giden de olmaz.
Bütün anıları yakarsın, kalbini doldurabilecek bütün fırsatları geri çevirirsin, kimseyle konuşmazsın ve hatta süpürmek için kalbini; yatağındaki boşluğun altını çizmek için; bir yabancıyı alırsın yatağına; son kez, bir defa.
Kalbinin ağrısını değil, sadece elini duvara sürttüğündeki kanın acısını duyabilmek için yaşarsın artık.
Peki,
gidebilir misin gerçekten? Biri gerçekten gidebilir mi? Kapatabilir mi kalbini, özgür olabilir mi bütün sevgilerden ki sevgiler-acılar öldürmesin onu? Kaçabilir misin bu esaretten, esaretse sevgi; gerçekten özgür olabilir misin boşaltarak kalbini?
Boş kalbin ile, özgürlük ve mutluluk kelimeleri ile, cümleler kurabilir misin kendine?

Hiç yorum yok: